top of page
Ara

TÜRK KADINININ SEÇME VE SEÇİLME HAKKI

  • avbetulduman
  • 30 Kas 2020
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 8 Ara 2020

Bu yıl, Türk kadınına milletvekili seçme ve seçilme hakkının tanınmasının 86. yıldönümünü kutluyoruz. Atatatürk’ün ileri görüşlülüğü sayesinde Türk kadınlarının bu hakkı pek çok Avrupalı hemcinsinden önce kazandığını hepimiz biliyoruz. Ancak olayı sadece bu kadar anlatmakla bu hakkı elde etmek için uzun mücadeleler veren Türk kadın hakları savunucularına haksızlık yaptığımızı düşünüyorum.

O sebeple bugün sizlere bu hakkın kazanılmasında emeği geçen Türk kadınlarından ve kadına seçme ve seçilme hakkının tanınmasındaki tarihsel süreçten bahsedeceğim.

Seçme ve seçilme hakkının elde edilmesi hem Türkiye’de hem de dünyada kadın hakları mücadelesinin en temel alanlarından birini oluşturdu. Dünya geneline bakıldığında kadınlar 1800lerin başından itibaren erkeklerle eşit haklara sahip olduklarını söylemeye ve eğitim, çalışma - seçme ve seçilme hakkı konusundaki taleplerini dile getirmeye başladılar. Türkiye’de de benzer talepler benzer tarihlerde dile getirilmeye başlandı. 1870lerden itibaren Türkiye’de bir kadın hareketinden bahsedebiliriz. Bu hareket öncelikle eğitim, çalışma ve aile içinde söz söyleme, erkeğin tek taraflı hakkı olan boşanmanın ve çok eşliliğin kısıtlanması için yola çıktı.

1. Dünya savaşıyla beraber bütün dünyada kadın hareketleri büyük bir ivme kazandı. Savaş deneyimi kadınları siyasallaştırdı. Savaş sürecinde aktif rol alan kadınlar oy hakkı konusundaki taleplerini daha yüksek sesle dile getirmeye başladılar. Sanıyorum 1. Dünya savaşının nadir olumlu sonuçlarından bir tanesi bu oldu.

Batıda süfrajetler olarak adlandırılan bir akım kadının oy hakkı için bu süreçte yoğun mücadele verdi ve 1900lerin başında pek çok ülkede kadına seçme hakkı tanınmaya başladı. O tarihe kadar kadınların oy vermek için yeterli zeka ve bilgi birikimine sahip olmadığı şeklindeki görüş bütün dünyada erkekler tarafından tutarlı bir biçimde savunuluyordu.

Savaş sonrası, fabrikalarda cephane üreten, cephede çarpışan, kadının oy da kullanabileceği görüşü oluşmaya başladı. Ancak bu kabul çoğunlukla oy verme hakkı içindi seçilebilme hakkının kabulü ise çok daha sonra gerçekleşti.

Türkiye’de kadınlar 1919 dan itibaren oy hakkını talep etmeye başladılar.

Kadınların bu taleplerinin meclis kürsüsünden de bazı vekiller tarafından, kadınlardan vergi alıyoruz o zaman neden haklarını vermiyoruz şeklinde dillendirildiğini görüyoruz. Ancak bu fikirdeki erkek milletvekili sayısı son derece az.

Ulusal kurtuluş savaşına aktif olarak katılan bir grup kadın, 1923 yılında, Cumhuriyet Halk Fırkasının da kurulmasından önce, Nezihe MUHİDDİN öncülüğünde, “KADINLAR HALK FIRKASI” adında bir siyasi parti kurmak için başvuruda bulundular. Ancak bu talepleri “seçim kanununa göre kadınların siyasi temsilinin mümkün olmadığı “ gerekçesi ile reddedildi. Bunun üzerine bu öncü kadınlar yollarına Türk Kadınlar Birliğini kurarak devam ettiler.

Türk kadınlar birliği seçme ve seçilme hakkı için önemli mücadeleler verdi. Türk kadınlar birliği bu dönemde bin üye sayısına ulaşan ve dört ilde tam olarak örgütlenmiş bir kuruluş haline dönüştü.

Yasal olarak mümkün olmamasına rağmen kamuoyu yaratmak için 1925 yılında yapılan seçimlerde Nezihe Muhildin ve Halide Edip’i aday olarak gösterdiler. Feminist hareketi destekleyen erkek adayları desteklemek için çalışmalar yaptılar. Bu dönemdeki kadınların seçme ve seçilme haklarının verilmesine bakışı o tarihlerde gazetede çıkan yazılardan örnekler

“Türkiyenin hayatında çok mühim meseleler varken hanımların mebusluk sevdası ile uğraşması pek ciddiyetsiz. “

“hanımların mebusluğu hiç fena olmaz. Mecliste sık sık moda etrafında münakaşalar cereyan eder. “


1924 anayasasında, 18 yaşını doldurmuş her erkek Türk’ün milletvekili seçebileceği ve 30 yaşını doldurmuş her erkek Türk’ün milletvekili seçilebileceği hükmü yer alıyordu. 1934 yılında yapılan değişiklikle, kadınların da milletvekili seçebilecekleri ve seçilebilecekleri Anayasa’ya girdi. Kadınların muhtar veya belediye başkanı seçmesi ve seçilebilmesi hakkı ise 1930 yılında, muhtarlık seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı verilmesi ise 1933 yılında tanınmıştı.

Dönemin başbakanı İsmet İnönü bu anayasa değişikliğini meclis kürsüsünden anlatırken “ siyasi haklarını tanımak Türk kadınına verilen bir lütuf asla değildir. Ona yüzyıllardır gasp edilen eski yetkilerini veriyoruz.” Diyor.

1935 yılında yapılan seçimlerde 18 kadın milletvekili seçilerek meclise girdi. Aradan geçen 86 yılda çok şey değişti ama kadınların siyasetteki oranları pek değişmedi. Bugün TBMM’de sadece 104 kadın milletvekili var. Kadın milletvekillerinin meclisteki oranı sadece %17,4.

2017 yılında açıklanan Birleşmiş Milletler Siyasette Kadın Haritasına göre Dünyada Meclislerdeki kadın ortalaması %24,9 Türkiye bu sıralamada 186 ülke arasında 122. sırada.

Siyasette cinsiyet eşitliğinin sağlanması için kadınlara sadece seçilebilme hakkının verilmesi yeterli değil. Başka enstrümanlarla kadınların bu konuda desteklenmesi ve siyasi hayattaki kadın sayısının arttırılması gerekiyor. Bin yıllardır seçme ve seçilme hakkına sahip olan erkeklerle sadece son yüz yılda bu hakka sahip olan kadınların aynı şartlarda yarışması adil değil.

Özellikle kadınlara toplumsal cinsiyete dayalı roller sebebiyle yüklenen görevleri de düşündüğümüzde kadın sayısının siyasi yaşamdaki azlığı daha anlamlı hale geliyor. Kadın, ataerkil toplumun bir sonucu olarak çocuk ve yaşlıların bakımıyla, yemek, temizlik, ütü gibi ev işleriyle, kentli kadın bakımındansa bunların üzerine eklenen çalışma ve para kazanma göreviyle siyasetle uğraşacak zamana ve imkana sahip değil. Siyasi partilerde, il ve ilçeler bazında siyasetle uğraşan kadın profiline bakarsanız, buralarda görev alan kadınların çoğunlukla belli yaşları geçmiş olduklarını, çocuk bakımı görevlerini tamamladıklarını, bu sebeple aktif siyasete katılabildiklerini görürsünüz. Ya da annesi rahatsızlanan bir erkek siyasi hayatına devam edebilirken(çünkü hastaya başka bir kadın bakıyor bu sırada) aile büyüğü rahatsızlanan kadının siyasi hayattan çıktığını görürsünüz. Kadınlara toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda yeterli haklar tam anlamıyla sağlanmadan kadının siyasetteki rolünün erkekle eşit noktaya gelmesi ütopik. Yine de umudumuzu yitirmeden dayanışmayla mücadeleye devam etmek gerekiyor.



 
 
 

Comentários


Yazı: Blog2_Post

0222 240 52 22

Kurtuluş Mahallesi Sevilen sokak No:1/1 Odunpazarı / Eskişehir

©2020, Avukat Betül DUMAN Hukuk Bürosu tarafından kurulmuştur.
Sitede yer alan materyaller sadece bilgilendirme amaçlıdır.  Tüm telif hakları, Avukat Betül DUMAN Hukuk Bürosu’na ait olup, kopyalanması, çoğaltılması, herhangi bir ortamda yayınlanması yasaktır.

bottom of page